TESLİMİYET VARSA GERİSİ HİKÂYE
DR. AYŞE HÜMEYRA ÖKTEN
Dr. Ablayı en iyi anlatacak kelimeleri düşündüm de muhabbet baskın çıktı. Her hareketinde bu çok bariz görülüyordu. Hastalarıyla ilişkisi daha çok merhamet olarak görülebilir ama bir tık ötesinde muhabbetin ağırlığı hissediliyordu. 1925-2020 yılları arasında yaşadı ve 95 senelik ömrünü hep güzelle doldurdu.
Doktor abla çok zeki, kalbi de beyni de uyanık birisiydi. Onu kandırmanız, ağzından laf almanız mümkün değildi. Hiç ağzından bir şey kaçırmadı. Ne söylemek istiyorsa onu söyledi. Bazen zorladığım, lafı dolaştırıp dolaştırıp aynı yere getirdiğimde de memnun olmadığı hissettirdi. Birkaç kırmızıçizgisi vardı söylemedi ama hissettirdi oralara da dokunamadık saygı duyduk. Nihayetinde mahremiyet diye bir şey var. Hatırat diye bütün torbaların açılması gerekmiyordu.
Bir gün doktor abla: bu hatırat çok steril oldu, ne üzüntü var, ne pişmanlık, ne kavga, ne kızgınlık, ne küslük, ne niza yani insanın beşer kısmı çok törpülenmiş gibi böyle çıkarsa eleştirirler dedim. Düşündü düşündü anneme babama daha çok hizmet etmek isterdim ama Medine gittiğim için bu olmadı ona üzülüyorum dedi. Sonra da ben düşündüm. Dr Abla zaten insanların malayaniye kaçtıkları anlardan kendini uzak tutuyordu. Medine’den sonra da tek değer orasıydı. Orayı sağlama aldıktan sonra diğer durumlardaki eksikler, kayıplar çok da ilgilendirmiyordu. O teslimiyet varsa gerisi hikaye diyenlerdendi.
İş ve insan seçmezdi. Mevcutta ne varsa kendisi oradaysa o işe dâhil olurdu. Bazen hastabakıcı, bazen hasta refakatçisi (aile dışındakiler) , bazen de doktor hiç farketmezdi. Mevcut neyse onu yapardı. Nitekim ruhunu teslim etmek üzere olan hastasının ailesi öteki odada rutin işlerine, eğlencelerine dalmışken o yanında Yasin okuyor, salavatlarla uğurluyordu. Bu da muhabbete dairdi.
İbadet ehliydi. Farzlar dışında nafileleri de çoğaltmaya özen gösterirdi. Namaz önemliydi. Kendisini tanımak, görmek isteyenlere en çok namazı tavsiye ediyor, eğer bugün ben buradaysam namaz sayesindedir diyordu. En çok virdi de salavattı ki bu da muhabbete dairdi.
Neşeli, heyecanlı, hoş sohbet biriydi. Sohbeti de eylemleri de öğreticiydi. Peçete gerektiği bir anda uzattığım kâğıt peçeteyi; elimi yıkayabileceğim yerlerde kağıt peçete kullanmam dedi ve gitti yıkadı. O an tüm ağaçların, ormanların, içindeki börtü böceğin bayram ettiğini düşündüm. Çevreci olmak için çığırmaya gerek yoktu. Hayatına dâhil et düşünmeyi, arzı, emaneti bu yeterliydi.
Zayıf ve fakat heybetliydi. Onca yaşına rağmen kemiklerde deformasyonu yoktu. Dimdik yürür, her adresi de bulurdu.
İsrafı sevmezdi. Dünyayı da sevmez ama önemserdi. Çünkü dünya ahireti kazandıracak tek sermayeydi. Bütün hal ve hareketlerinde bu tarlayı doğru ürün ve hasatlarla doldurduğunu düşünüyorum ki bu da muhabbete dâhildi.
Siyasiydi. Aktüaliteden haberdardı. Oyunuzu şu partiye verin derdi. Bizdeki gevşekliğin zerresi yoktu. O yaşta hala o ilk MNP heyecanını tutkusunu yaşadığını görmek enteresan gelmiş hayretle karışık maşaallah demiştik. Hacdan sonra instagramda canlı yayın yapacaktık. Çok sevinmişti ama geç kalmışım olmadı.
Sosyaldi. Çok tanıdığı insan vardı. Doktor olarak, sosyal çevre olarak, kendisiyle irtibatı kaybetmeyen hastaları, yolculuklarında tanıştığı diğer ülke Müslümanları derken bir dünya insan tarafından seviliyor, sayılıyordu. Hatıratından sonra bu çevreye bir de okurları eklendi daha da çoğaldı sevenleri. Sırf onu görmek için umreye gidenler oldu. Bir keresinde bir dekan aramış; kızım ABD’den gelecek ve Dr hanımla tanışmak istiyor ne yapmalı diye sormuştu. Umreye giderse mümkün dediğim de tamam o zaman bu daha kolay demişti.
Dr Abla’nın ilk haccında Arafat’ta yaptığı; ya Rabbi her sene hacca gelip hacılara hizmet etmeyi nasip eyle duası kabul oldu ve her sene hacca gitti. Medine’de Ravza’da etrafını çevreleyen okurlarıyla sohbet etmek çok mutlu ediyor, bana ‘bu kitap neymiş öyle’ diye telefon ederek hayret ve sevincini izhar ediyordu. Hayatı hiç ummadığı şekilde renklenmiş insanlara farklı bir formatta hizmete evrilmişti. Bu da muhabbete dairdi. Bu fotoğrafı Celalettin Ökten’in 70 yaşından sonra İHL öğrencileriyle Vefa’dan Fatih’e kadar yolda sohbet ede ede geldikleri fotoğrafla benzeştiriyorum. O günlerde yoruluyorsunuz babacığım diye üzüntüsünü belirten doktor abla kendi hikâyesinde de aynısı yaşıyor ve bundan keyif alıyordu.
Agâhtı. Kalbi de aklı da uyanıktı. Bir keresinde Medine’de ziyaret eden arkadaşlarla bir seccade göndermişti. Açtım baktım ortasında Kabe’nin küçücük kaldığı etrafını dev otellerin çevrelediği bir baskı. Görür görmez ürktüm ve hemen kapattım: kullanamam deyip kaldırdım. Ertesi sene çiçekli seccadem geldi. Agâh kalpler için mesafeler kelimeler ne ki. Kimseye beyan olmayan ona ayan olmuş bir de telafi etmek inceliğini göstermiş. Ne zerafet ne incelik. Teslimiyet verse gerisi hikâye diyenlerdendi. Bu da muhabbete dâhildi.
Ailesine çok düşkündü. Sadece kendisinin değil. Yakınında olan, bildiği duyduğu herkesin ailesine, ilişkilerine bakardı. Sakın annenizi, babanızı üzmeyin, onların rızası çok önemli derdi. Kendisi büyük çocuktu ama ailede söz sahibi en küçük kardeş Sadettin Ökten’in yerini her zaman önemser, titizlikle korurdu. Kendisiyle alakalı bir karar vermesi gerektiğinde bir Saadettin’e danışayım sonra iletirim derdi. Yeğenleri çok sever Türkiye’ye geldiğinde onların yanında kalırdı. Bu da muhabbete dairdi.
Yalnızdı ve fakat hiç yalnız kalmadı. Etrafında her zaman sevenleri vardı. Her eve bir anne yedi mahalleye bir doktor derdi. O yedi mahalle gün geldi dünya oldu. Etrafı sevgi haleleriyle çevrelenmiş kadın erkek genç yaşlı müslümanlarla doluydu. Bu da muhabbete dairdi.
Bütün uğraşı insanı mutlu etmekti. Yanında yakınında duyduğu bildiği sorunlara kayıtsız kalmaz çözüm için elinden geleni yapardı. Hastası olan bir ailenin kızlarını istediği yere vermemeleri üzerine kızcağız yardım istemiş, dr. Abla arayı girmiş, aileyi ikna etmiş kızın hayatını kurtarmıştı. Hacca yeni izin verildiği gitmenin zor olduğu, rehberin bulunmadığı günlerde de, kadın erkek talep edenleri götürüp, orada uygun mekânlara yerleştirmesi işini de üstlendi uzun yıllar. Bu da muhabbete dairdi.
Hediyeleşmeyi çok severdi. Aldığı hediyeleri hemen uygun yere verirdi. Belki siz hediyemi kullansın isterim diye düşünürsünüz ama onun hedefi gönül yapmaktı. Zaten dünyada sahip olduğu her şeyi vermiş, elinde bir bavul yolcu gibiydi. Bir gün bir lisede konuşmamız vardı. Gittik konuşmalarımızı yaptık hediyelerimizi aldık geldik. Benim hediyemi açacağımı biliyordu. Akşam telefon etti: yeni evli bir kızcağız var hediyeyi ona vermek istiyorum nasıl gider mi demişti. Bu da muhabbete dairdi.
Çok cesurdu. Türkiye’de Yassıada yılları yaşanırken, kimse mahkemeleri dinlemeye gitme cesareti gösteremezken ‘ben giderim’ deyip mahkemeleri izlemiş dönemin büyüklerini haberdar etmişti. Tek başına ülkelerarası yolculukların da, gecenin bir vakti garda tek başına sonraki treni beklerken de bu cesaret hâkimdi. Korkmadınız mı diye sorduğumda onlar benden korksun tek başına bir kadından kim ne isteyebilir ki deyince kadının Irak’tan Mekke’ye tek başına yaptığı hac yolculuğuna dair hadisleri hatırladım. Bu da muhabbete dairdi.
Medine dünyaya ait tek bağlılığıydı. Medine aşkı, eviydi. Ravza adresi. Evinde bulamayanlar Ravza’da bir sütunun dibinde duada bulurlardı. Bir keresinde şaka yollu; “Dr abla Arabistan’da vefat nerede vaki olmuşsa gömüde orada yapılıyormuş. Biliyorsunuz hacılara da aynı işlemi uyguluyorlar, öyle şehir şehir dolaştır mıyorlar cenazeyi. Mekke’de vefat ederseniz istikamet cennetü’l mualla yapılacak bir şey yok” demiştim. Şöyle bir yüzüme baktı bir işaret yok, biraz düşündü “olur mu canım ben Medine diye vasiyet ettikten sonra kim beni Mekke’de bırakır, buzdolaplı arabalara koyar yine getiriler Medine’ye demişti.
Bu sene Arabistan Pandemi tedbirlerinden olarak dışarıdan hacı almadı içeriden de bin kişiye izin verildi. Bunun üzerine doktor abla kendi imkanlarıyla bir çok kontrolü atlatarak zor güç Arafat'a çıktı. Arafat dönüşü ziyaret tavafı yapmak gerekiyordu ama Suud o in kişi dışında kimseyi Kabe'ye sokmadı. Artık Mekke'de Kabe'nin açılmasını beklemeye başladı. Bir gün rahmetli annesi rüyasında ‘gel artık Hümeyra deyince, Medine’ye gidince gelirim diye cevap verdi. Kabe açılmadı ama kendini iyi hissetmeyince Medine’ye geldi. Hastaneye gitti doktorlar ameliyat dediler ama çözüm olmadığını bildiğinden istemedi. Üç gün yatak dördüncü gün toprak sözü gerçek oldu ve bilinci açık son nefesine kadar Allah diye diye emaneti teslim etti. (30 Ağustos 2020) 31 Ağustos’ta akşam vakti cennetü’lbaki’de sırlandı. Arkasında tek bir şey bırakmadı ne maddi ne niza nevinden. Bu da muhabbete dâhildi.
Sonuç olarak, Dr. Ayşe Hümeyra Ökten bir beşer olarak Müslümanca yaşamın nasıl bir şey ve imkân dâhilinde olduğunu göstererek örneklik oldu. Bizi ona bağlayanın da bu olduğunu düşünüyorum. Bizim kitabi donuk, ruhsuz Müslümanlığımıza ruh kattı. Unuttuğumuz ve ötelediğimizi yakın, aşikâr eyledi, elle tutulur, gözle görülür forma dâhil etti. Onu mealen dünya hayatı bir yolcunun yorulup ağaç dibinde dinlendiği an gibidir hadisinin uygulayıcısı gibi düşünüyorum. Yolunun dünya kısmı bitti Ukba’da devam ediyor şimdi. Allah yolunu açık etsin biz ondan razıyız O da razı olur inşaallah.
Son olarak beni Dr. Abla hatıratı için öneren Hocama teşekkür etmeyi bir borç biliyor, çok teşekkür ediyorum.
Nevin Meriç
3 Eylül 2020
Not: Bu yazının bir bölümü 7.9.2020 de GerçekHayat dergisinde, bir bölümü de 6.9.2020 Yenişafakpazar ekinde yayınlanmış üstüne birkaç ilaveye son halini almıştı.