CORONA GÜNLÜĞÜ
Ülkemizde Corona Mart ayında görülmeye başladı. Bugün 30 Mart. Yaklaşık bir aydır bu virüsle hem haliz ve o günden itibaren alt-üst olmuş bir hayatın içinde yol alıyoruz. Her şey değişti. misal; parklar yerine evde top oynuyor çocuklar şimdi.
Önce ilk vakanın hangi ilde olduğu merak edildi ama bilim kurulu ve sağlık bakanı bunu uygun görmedi. Çünkü bizden önce bu virüsle tanışan ve mücadeleye başlayan ülkelerin yaşadıkları yanlışlar değerlendirildiğinde vakanın merkezini gizlemek geliyordu. Neyse çok da önemli değil.
Ekranlar her gece sağlık bakanı Farhrettin Koca’ya bağlandı. Vaka sayıları ve birkaç gün sonra da vefat haberleri düştü hanelere. Ekranlar haber kanallarına çevrildi onlar da yurtiçi ve dışı Corona haberlerine başladı. İtalya, İspanya’dan çok kötü haberler gelirken ABD, İngiltere virüsün dolaşımını izlemeye koyuldu. Toplumda ne kadar çok karşılaşma olursa bağışıklık artacak ve en az ekonomik masrafla bu sıkıntıyı atlatacaklardı ama hesap tutmadı. İngiltere’de Prens Charles Başbakanı Boris Johnson Corona olunca tedbirler ardı ardına gelmeye başladı. Bu virüse demokrasinin iyi gelmediğini öğrendik. Uzakdoğu ülkeleri sıkı izolasyonla süreci yürütürken Avrupa ve ABD halkı ikna yöntemini kullandı. Türkiye’de ikna yöntemini tercih edenler kervanına katıldı. Toplumsal birlik ve uyumda eğitimli olan ülkeler iknada başarılı oldu. Almanya, İsviçre, İngiltere… Akdeniz ülkeleri ise başaramadı. Hem tedbir almakta geciktiler hem de iknada. Sürece yaşlı nüfus da eklenince vefat haberleri günlük binli rakamlara ulaştı. Tabi ekranlarda o ülkelerdeki gidişatı öğrenmek için günün her saatinde bağlanarak haberdar olunmasını sağladı.
Bugünlerde medyanın değişmez aktörleri doktorlardı. Hemen her gün ekranlarda alo-fetva sorularına benzer soru cevaplarla vatandaşı bilgilendirdiler. İlk günlerde Corona’yı tedavide yok kelle-paça çorbası, yok karışık genlerin dayanıklılığı üzerinden yorum yapılınca bilim kurulundaki doktorlar isyan edip kanalı protesto ettiler. Tabi bu arada kelle-paça toplumda bulunmaz oldu yanına sarımsak da eklendi. Bir uyuduk uyandık ki sarımsak marketlerden çekilmiş bakkallarda fiyatlar misliyle yükselmiş.
Sosyal medyada ki videolarda peşpeşe dahil oldu akışa. En ızdıraplı olanları hastanelerden gelen çekimlerdi. Sağlıkçıların ekipman eksikliği hemen hemen her ülkede sorunların birinci sırasına yerleşti. Sağlıkçılar maske bulmakta zorlanırken vatandaşlar cerrahi maskelerle toplu taşıtlarda yollara düşmüştü bile. Bu o kadar ciddi sıkıntı oluşturdu ki bazı endüstri liselerinin dikiş bölümleri maske dikmeye başladı. Evlerden, özel teşebbüslerden de katılanlar oldu bu kervana ama bazı şirketlerin de ellerindeki maskeyi depolayıp yüksek fiyatlarla yurtdışına satmak için beklettiğini öğrendik. İnsan var insan var.
Artık ekrandaki her cümle hanelerde anlaşılma yüzdesine göre kullanıma geçiyordu #evdekalTürkiye cümlesi hariç tabi. Vatandaş bir türlü ikna olamıyordu. Havalar da iyi gidince haftasonu piknik yapanların yanına kapanan okulları tatil diye algılayıp yazlıklarına gidenler eklendi. Bu arada her geçen gün hem vaka sayısı hem de vefat sayısı yükseliyor ve fakat bazılarında bu haberler uzaylılara yapılıyor gibi davranıyordu. Önce virüsün yaşlıları daha çok etkilediği söylendi ve yaşlıların korkuları yetmezmiş gibi kendini bilmez ergenler virüslü muamelesi yapmaya başladılar. Sonra anlaşıldı ki virüsün seçiciği yokmuş girdiği organizma dayanıklıysa başarıyor, dayanıklı değilse dünya değiştiriyormuş. Nitekim genç bir sağlık çalışanın vefatıyla öğrendik bunu.
Ülkeye hava yoluyla girişler de devam etti epey müddet. Çıkışta herkes elektronik aletten geçiyor ama taşıyıcı olmanın ilk günlerinde ise bir belirti görülmüyordu. Bunun üzerine hastalığın yayıldığı ülkelerden gelenlere yurtlarda karantina uygulandı. Umreden gelenler, yurtdışından gelen öğrenciler vs ama buna rağmen aradan kaçanlar hastalığı yaymayı başardı. Fransa’dan gelen bir yurttaş Rize’nin bir bölgesinde hastalığın yayılmasına neden olurken, yurtdışından geldiği halde evindeki karantinasını tamamlamadan sokağa çıkan futbolcu eşleri, milletvekilleri görüldü. Yani toplumun her kesiminde bu işe dair bir aymazlık vardı ve virüs tüm ülkeye yayıldı.
İbadet mahalleri de kapandı. Vatandaşın camisi kapandı cuması yasaklandı. Kabe’de tavaf, Mesicid-i Nebevi, Mescid-i Aksa insandan uzaklaştırıldı. Sanki bir el insanı, duyarsızca yaptığı her eyleminden, ibadetleri de dahil uzaklaştırdı. Gerçi bir hafta sonra temsilen Beştepe camisinde davet edilen 34 müftüyle Cuma kılındı ama bu da kamu vicdanında ciddi üzüntü yarattı. Ağlayan amcalar, evindeki televizyondan imama uyanlar bugünlere dair Cuma görüntüleri olarak arşive dâhil edildi. Başlandığına göre arkası gelecek galiba ama hoş bir durum değil biline. Madem her şey alt-üst oldu Din İşleri Yüksek Kurulu zaruret bağlamında konuya yaklaşarak yeni bir formül geliştirebilir belki. Bu da sizin sorumluluğunuz ilahiyatçılar da elini taşın altına koymalı hatta en çok da onlar. Millet bir hoş seda, bir nefeslik umut bekliyor doktorlardan başka kimse konuşmuyor ekranlarda. Neyse yatsı ezanında minarelerden sala ve salavat okunması kararı alında da millet biraz nefes aldı. Hoş bir kesim ölümü hatırlıyoruz diye isyanlarda da ölüm zaten az hatırlandığı veya hiç hatırlanmadığı için bugünleri yaşıyoruz. Biraz da buradan bakmak lazım diyoruz bizde. Avrupa’da kendi dinince yeni kararlar aldı. Kiliseler çan seslerine devam ederken, hiç olmayacak işler de oldu ve Granada’dan ezan sesleri yükseldi. Sn Başkan’ın bu ezanı dinleyen videosu dolaştı sosyal medyada. Almanya da camilerden ezan sesinin dışardan duyulmasına izin verdi. Milletinin psikolojisini düşünenler böyle yapıyor bizdekiler ise her şeye bir kulp her şeye hayır fesuphanallah.
Corona günlerinde gündelik hayat ise hafifletilmiş karantina gibi seyrediyor. Birçok yer kapalı, marketler ve eczaneler açık. Vaka sayısı ve vefatlar çoğalınca tedbirler biraz daha sıklaştırıldı. Piknik, mangal sahiller de insana yasaklandı. Medya ise bir sıkıyönetim ilanının peşinde ilk günden beri. Hindistan birkaç vefatıyla sıkıyönetim ilan etmiş biz niye etmiyoruz diye de gereçelendiriyorlar. Bu ülke bir türlü kendi olmadı bir İtalya bir İspanya üzerinden karşılaştırılarak yorumlanırken sıraya şimdi de Hindistan girdi. Gerçi insanımız bu kafada giderse olacak olan da o zaten. Oysa laf dinleyen bir millet olsak bu sıkıntıları çekmeyeceğiz ama herkes yaramaz çocuk modunda yasaklardan kaytarmayı kar sayıyor. Hoş bunlar sosyal insanın yalıtılmayı anlama süreci. Milletin başına bir balyoz gibi inen bu yeni durumla başetme mücadelesi ve hiç de kolay değil ama psikologlar hala devreye girmedi.
Corona gündelik hayatı internete bağladı. Hayat internet üzerinden akıyor. Kapanan okullar üniversiteler de dahil internet üzerinden derslere başladı. Vatandaş da aile görüşmelerini internet üzerinden yapıyor artık. Aile büyükleriyle görüşülmüyor sağlıklarını korumak için tabi. Bakalım bu hafta virüsün pik zamanıymış 1-7 Nisan arası ne evden çıkın ne de eve birisini alın diyor yetkililer. Peki sonra bitecek mi? hayır tabi ama kontrol altına alınarak tedavi imkanında sıkıntı olmadan devam edecek süreç. Biz ne zaman dışarı çıkacağız peki. Onu da Nisan sonundan Haziran’a kadar çıkaranlar var. Tabi tedbirlere uyulursa. Uyulmazsa daha çok çekeceğiz ama millet de çok sıkıldı. Evler o kadar nüfusun sürekli biraradalığını kaldıracak imkânlara sahip değil. Artı millet ne yiyip içecek ramazan da kapıda. Camisiz cemaatsiz bir Ramazanı mı deneyimleyeceğiz. Bu nasipsizliği ciddi ciddi düşünmeliyiz. Sanki dünya insanı reddedip evlere hapsederek, diğer sakinlerle devam etmeyi seçti. Baharı göremeden yaza gireceğiz.
Corona’yla mücadelede medya, psikoloji ihmal edildi. Bilim kurulunun psikologlarla ve iletişimle de bir ayağı olsa daha mı iyi olurdu bilinmez. Ama sağlık bakanının bir sürü işi var her şeyi söylemesi beklenilmemeli. Sürekli yok şehirler niye bilinmiyor, şu yüzde niye yok vs birçok akıl medyayı işgal edip ciddi kafa karışıklığına neden oluyor bu günlerde…
Sonuç olarak Corona günleri aslında topyekün öğrenme ediminin gerçekleştirildiği zamanlar. Virüs ülkenin her yanına yayıldı. Anadolu temiz derken köylerden, ilçelerden karantina haberleri geliyor. İller kendi tedbirlerini almakta serbest bırakıldı. İl sağlık birimleri oluşturuldu ama mesele şu ki virüsü kimse tanımıyor. Dolayısıyla nasıl seyr izleyeceği de bilinmiyor. Doktorlar virüsü izleyip sonuçları üzerinden her an yeni paketleri açıklıyor, ilaç çalışmaları yapıyorlar. Vatandaşlar da evde yaşamı deneyimliyor ne zaman bitecek diye duaya duruyor.
Corona günleri bizlere çok şeyler öğretti. Tedbir, Tevekkül, Tefekkür, Tesbihle günleri geçiriyor, elimizdeki nimetleri ne kadar fütursuzca har vurup harman savurduğumuzu düşünüyoruz. Tövbe edip bütün mahlûkatın da dünyadan nasibi olduğunu hatırlıyor, onların hakkını almalarını bekliyoruz diye umuyorum. En çok yürümeyi özledim. Bu karantinadan çıkarsam saatlerce yürümeyi düşünüyorum ama ayakların hakkını yememek için gün gün mesafeyi yükselterek tabi. Kısaca bir ayın özeti böyle. detaylarda çok şeyler var ama bu kadarı yeterli …
30 Mart 2020
Nevin Meriç